Haber

Başkan Yardımcısı Yılmaz: “1 trilyon doların üzerinde milli gelir görüyoruz, şu an itibariyle buna ulaştık”

Başkan Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Orta Vadeli Program hakkında şunları söyledi: “2023 yılı için yaklaşık tahminlerimizde bu yıl 1 trilyon doların üzerinde bir milli gelir görüyoruz. Şu an itibariyle buna ulaştık.”

Başkan Yardımcısı Cevdet Yılmaz bir dizi incelemede bulunmak üzere Rize’ye geldi. Yılmaz, ilk olarak Rize Valiliği’ni ziyaret etti. Yılmaz, Rize Belediyesi’ni, oradan da AK Parti Rize İl Müdürlüğü’nü ziyaret etti. Daha sonra Başkan Yardımcısı Yılmaz, Rize Ticaret Borsası’nda ‘Rize İş Dünyası Toplantısı’ toplantısına katıldı. Toplantı öncesinde konuşan Başkan Yardımcısı Yılmaz, Orta Vadeli Program hakkında basına bilgi verdi.

Orta Vadeli Programın kamu ve sivil toplum kuruluşlarıyla ortak akılla hazırlanmasının çok değerli olduğunu kaydeden Başkan Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “Buna canı gönülden inanıyoruz. İstişare ve sağduyu, sadece gerçek politikaların belirlenmesinde çok etkili değil, aynı zamanda çok etkili” dedi. politikaları benimsemek ve uygulamak açısından da çok değerli. Bu nedenle bugün orta vadeli programın ardından ilk kez iş dünyasıyla bir araya geldik. Üzerinde çalıştığımız orta vadeli programı geçtiğimiz çarşamba günü tamamlayıp duyurduk. Uzun süredir Cumhurbaşkanımız bu programa bizzat katılmıştır. Dünyanın en uygun programını hazırlasanız bile arkasında iyi bir siyasi irade vardır. Aksi takdirde hiçbir anlamı yoktur. Çünkü plan ve programlar bir sonuç getirmez. hayata geçirilmedikçe hayatımızda değişiklik olmaz.Bu programın en değerli yanı Sayın Cumhurbaşkanımızın bizzat katılarak desteğini en güçlü şekilde ifade etmesidir. Kamu ve sivil toplum olarak ortak akılla hazırlanmasının da değerli olduğuna inanıyorum. Bu süreçte iş dünyasından, işçi kesiminden, sendikalardan, tarım kesiminden finans kesimine kadar çeşitli kesimlerden arkadaşlarla bizzat yaptığım toplantılarda bir araya geldim. Toplantılarım oldu. İlgili bakanlarımız yine çok sayıda istişare toplantısı gerçekleştirdi. Bütün bunların sonuçlarını bu plana yansıttık. “Bu konuyla ilgili temel bir grup konuya değinerek başlamak istiyorum” dedi.

“Depremin yaralarını saracağız”

Orta vadeli planda 4 ana hedef bulunduğunun altını çizen Yılmaz, “Birincisi şubat ayında yaşadığımız, dünya tarihinde eşine az rastlanan ve en büyük felaket olarak nitelendirilebilecek depremin yaralarını sarmak. Tarihimizde ve benzer felaketlerin bir daha yaşanmaması için risklerimizi azaltmak. Bu planın birinci önceliği bu çok büyük bir yük, çok büyük bir yıkım ama inşallah bu yıl ve gelecek yıl da yoğun bir harcama yapacağız. Ondan sonraki yıllar. giderek azalacak. Ve bu depremin yaralarını saracağız. Bu dönemde yaklaşık 3 trilyon lira harcayacağız. Depremle ilgili olarak bunun 762 milyar lirası bu yıl merkezi yönetim bütçesinden gelecek, gelecek yıl da harcayacağız. Sadece merkezi yönetim bütçesinden 1 trilyonun üzerinde harcama yapıyoruz. Harcamalarımızı önümüzdeki 2 yılda tamamlayacağız. Bu çok güçlü bir dayanışma gerektirir. Devlet, milli dayanışma gerektirir. Ama bu “Başardığımızda ülkemizi çok daha fazla hazırlamış olacağız.” Geleceğe güvenle bakıyoruz” dedi.

İlk amaçlarının depremin yaralarını sarmak olduğunu, deprem için yapılan hiçbir harcamanın israf olmadığını hatırlatan Yılmaz, “Deprem için yaptığımız harcamalar, depremin zararlarını telafi etmek için yaptığımız harcamalar, yeni konut ve altyapıya yaptığımız yatırımlar aynı zamanda ülkemizin geleceğine yaptığımız yatırımlardır.Yani ülkemizin geleceğine yaptığımız yatırımlardır.Geleceğe çok daha güçlü bir yapıyla yürüyeceğiz. , Boş harcamalar değil. Bizim öncelikli amacımız bu. Ayrıca bu bölgede sel, heyelan gibi afet sorunu da var. Riskleri azaltacak yatırımlar yapmak. Programımızın en önemli amaçlarından biri de bu. Bir bölgede deprem oluyor. Bir başkasında sel meydana gelir, diğerinde ise farklı türden bir afet meydana gelebilir. Ancak bu süreçleri çok daha etkin yönetebilmemiz için riskleri önceden tespit edip kriz yönetiminde risk yönetimine geçmemiz gerekiyor” dedi.

“İkinci temel hedefimiz ise 2026 yılında orta vadeli dediğimiz orta vadede makroekonomik istikrarı sağlamak ve konut enflasyonunu tek haneli rakamlara indirmektir.”

Enflasyonun gelecek yıldan itibaren tek haneli rakamlara düşmesini hedeflediklerini kaydeden Yılmaz, “İkinci temel hedefimiz ise orta vadeli dediğimiz orta vadede makroekonomik istikrarı sağlamak ve hane halkı enflasyonunu tek haneye indirmek. Son dönemlerde uluslararası konjonktürden dolayı hem döviz kurundaki hareketlilik hem de reel fiyat gelişmelerinden ve gelir ölçülerimiz nedeniyle birçok etken var.Bu yıl enflasyonda süreksiz bir artış var ama Bu geçiş dönemine özgü bir artış. Kalıcı bir artış olmayacağını öngörüyoruz. Önümüzdeki yıldan itibaren enflasyon kademeli olarak düşecek ve 2026’da yüzde 8’e ulaşacak. “Tek haneli rakamlara döneceğimizi düşünüyoruz.” 5. Tahmin ediyoruz. Ve elbette bunun arkasında politikalarımız var” dedi.

Tüketim odaklı büyümeden üretim ve yatırım odaklı büyümeye geçiş olacağını sözlerine ekleyen Yılmaz, “Üçüncü olarak bunu yaparken depremin yaralarını sararken, enflasyonla mücadele ederken büyümeyi hiçbir şekilde ihmal etmeyeceğiz” dedi. Cumhurbaşkanımızın her zaman vurguladığı istihdam, üretim ve ihracat perspektifinde büyüme.” ve istihdama devam edeceğiz. Ancak bu dönemde büyümenin kompozisyonunda önemli bir değişiklik yaşanacak. Tüketim odaklı büyümeden, yatırım, üretim ve ihracat ağırlıklı büyümeye doğru gerçek bir dönüşüm yaşayacağız. Yani enflasyonu olumsuz etkileyecek bir büyüme olmayacak, tam tersine arzı artıracak. Konut ihracatı yoluyla döviz faydası sağlayarak enflasyonla mücadelemize katkı sağlayan bir kompozisyonla büyüme öngörüyoruz. Bunları neden yapıyoruz? Halkımızın geleceğe daha güvenle bakabilmesi için bunu toplumsal refah adına yapıyoruz. Dolayısıyla sosyal adalet ve sosyal refah yine bu programın en temel unsurlarından biridir. Tüm önlemlerimizi alırken, düşük gelirli kesimleri ve daha fazla sorun yaşayan kesimleri dikkate alıp, önceliklendirerek onların refahını nasıl arttırabiliriz perspektifiyle tüm bu çalışmaları yürüteceğiz. Bu 4 ana hedef felaketten yaralananların iyileşmesi ve enflasyonun tek haneli rakamlara çekilmesi. Büyüme istihdamı sürdürmektir. ve sosyal adaleti ve refahı geliştirmek. Bu 4 hedefe 3 ana amaç ile ulaşacağız. Bu gollere giden 3 golümüz olacak. Birincisi mali disiplin; Deprem giderleri hariç, çünkü bunlar bizim yapmak zorunda olduğumuz harcamalar. Yapısal bir bozulmaya yol açmadan bütçemizi aşmadan yolumuza devam edeceğiz. Bu yıl ve gelecek yıl deprem giderleri ağır olduğundan bütçemizdeki açığın da yüksek olması, milli gelire oranla yüzde 6,5 civarına ulaşması kaçınılmaz. Ancak önümüzdeki yıllarda düşüş eğilimine girecek. “Ve Türkiye 2026’da yüzde 3’ün altında bütçe açığıyla yoluna devam edecek” dedi.

“Kamuda mali disiplini sürdüreceğiz”

Tasarrufun kaynakların daha verimli kullanılmasıyla sağlanacağına dikkat çeken Yılmaz, “Kamu kaynaklarımızı çok daha etkin, verimli ve önceliklere daha fazla dikkat ederek kullanacağız. Tasarruf son derece kıymetli. Kalkınma Bakanı olan bir arkadaşınız olarak. Geçmişte tasarruf etmenin kaynak kullanmamak anlamına gelmediğini ifade etmek isterim. Gerçek önceliklere dikkat ederek kaynakları çok daha etkin kullanacağız.” , onu doğru alanlarda yoğunlaştırıp verimli kullanmaktır. Bu anlayışa sahip olacağız. Kamuda mali disiplini hem gelir politikalarımızda hem de harcama politikalarımızda sürdüreceğiz. Gelir politikalarımızı uygularken de belirttiğim gibi gelir düzeyine göre katkı anlayışını mutlaka dikkate alacağız. İkinci temel aracımız para politikalarıdır. Bu dönemin kurallarına uygun olarak para politikalarımızda bazı güncellemeler yapıyoruz. Merkez Bankamız, enflasyonla mücadele ve fiyat istikrarını sağlama hedefi doğrultusunda misyonunu yerine getirmek zorundadır. Verilere ve gelişmelere bakarak kendi değerlendirmelerini yapacak. Elbette merkez bankamız, hükümetimizin makro çerçevede belirlediği hedeflere bağlı kalmak koşuluyla, araç bağımsızlığı çerçevesinde üzerine düşeni yapıyor. Para politikaları ve maliye politikaları çok değerli ama yeterli değil. Üçüncü unsur olarak yapısal reformları ekledik. Artık bu konularda ayrıntıya girmek istemiyorum. Bunlardan bir kısmını kanunun gerektirdiği şekilde parlamentomuzun takdirine sunacağız. Bir kısmı idari olarak belirleneceği için bakanlıklarımız bu çalışmaları yürütecek. “Eninde sonunda bir dönüşümü başaracağız” dedi.

“Yaptığımız iddialardan bu yıl milli gelirin 1 trilyon doların üzerinde olduğunu görüyoruz.”

Türkiye’nin dünyaya göre 2 puan daha fazla büyüdüğüne işaret eden Yılmaz, “2023 yılı için yaklaşık öngörülerimizde bu yıl 1 trilyon doların üzerinde milli gelir görüyoruz. Artık prestijiyle buna ulaştık. Geriye dönük 12 aylık bir hesaplama yaparsak Türkiye ilk kez 1 trilyon doları aşacak.” Bu yılın sonunda 1 trilyon 60 küsur rakama ulaşacak. Bu rakamlarla milyar dolar bakımından dünyanın en büyük 17. ülkesiyiz. Satın alma gücü açısından 11. ülke konumundayız. Son 20 yılın yıllık ortalamalarıyla karşılaştırıldığında Türkiye yüzde 5,5, dünya ise yüzde 3,6 büyüdü. Türkiye dünyanın yaklaşık 2 puan üzerinde büyüdü. Bu büyük bir başarı. Önümüzdeki dönemde dünyada ve bizde aşağı yönlü bir ivme var. Dünya büyümesi yüzde 3 civarına geliyor, maalesef ticaret daha da daralıyor. Türkiye’de depremin etkilerine rağmen bu dönemde ortalama yüzde 4,5 büyüme hızına ulaşmayı planlıyoruz. Sonuç olarak 2026 yılında 1,3 trilyonu aşan bir milli gelire sahip olacağımızı varsayıyoruz. Bu durumda o gün kişi başına böldüğümüzde kişi başına 14 bin 855 dolar gelir hedefliyoruz. Bu bizi yüksek gelirli ülkeler ligine sokuyor. Dünya Bankası’nın yaptığı bir hesaplama var. Tüm ülkeleri sınıflandırır. Düşük gelirli ülkeler, alt orta gelirli ülkeler, üst orta gelirli ülkeler, yüksek gelirli ülkeler. Oradaki eşik değer 13 bin 845 dolar. Yani bir ülke kişi başına düşen gelirini 13 bin 835 doların üzerine çıkardığında Dünya Bankası kriterlerine göre yüksek gelirli ülkeler ligine giriyor. “Umarım Türkiye bu plan döneminde bunu başaracaktır” dedi.

“Umarım bu dönemin sonunda enflasyonu tekrar tek haneli rakamlarda görürüz.”

14 Mayıs’ta yapılan genel seçimlerle siyasi belirsizliğin yanı sıra teknik belirsizliklerin de ortadan kalkmasıyla artışın öngörülebilir olacağını belirten Yılmaz, konuşmasına şöyle devam etti: “Yıllık 900 bin ilave istihdam, dönem içinde ise 2,7 milyon istihdam öngörüyoruz. Ancak işsizlik de çok yüksek.” İşgücüne katılımın yüksek olmasını öngördüğümüz için gerileme olmayacak. Bu dönemin sonunda enflasyonun tekrar tek haneli rakamlarda kalacağını umuyoruz. Geçmişte bunu başardık, yine başaracağız. İhracatta ve turizmde önemli rakamlar göreceğiz. 2026 yılında ihracatımız 300 milyar doları aşacak, turizm gelirlerimiz ise 70 milyar dolara ulaşacak. Bu yıl yüzde 4 civarında olmasını beklediğimiz cari açığımızın önümüzdeki dönemde giderek azalarak yüzde 2 civarına ulaşmasını bekliyoruz. 2026. İnşallah önümüzdeki yıllarda Türkiye cari fazla verir. Yapısal reformlarımız sonuç verdikçe, bu dönüşümler, özellikle de güç meyvelerini verdikçe. Türkiye’nin farklı bir yapısal dönüşüm gerçekleştireceğine inanıyoruz. Dünyanın bu zor döneminde en büyük şansımız siyasi güven ve istikrara sahip olmaktır. Geçtiğimiz Mayıs ayında yapılan seçimlerle vatandaşlarımız siyasi belirsizlikleri ortadan kaldırdı. Belirsizlik ekonominin düşmanıdır. Belirsizliğin olduğu yerde yatırım olmaz, belirsizliğin beklendiği yerde ekonomi gelişmez. Mayıs ayında siyasi belirsizlik ortadan kalktı ve bu çalışmalarımızla teknik olarak belirsizlikleri ortadan kaldırıp öngörülebilirliği artırıyoruz, bunun meyvelerini ve sonuçlarını da inşallah önümüzdeki dönemde hep birlikte göreceğiz. Artık dış dünyadan daha fazla kaynak akışının olacağı bir döneme doğru gidiyoruz. Rezervlerimizde şimdiden ciddi bir birikim sağlandı. İnşallah önümüzdeki dönemde de bu artarak devam edecek. Türkiye istikrarlı bir ülke, güçlü bir ülke, genç nüfusu, girişimcileri, eşsiz coğrafyası, büyük potansiyeli olan, tarım, sanayi, turizm ve diğer hizmet sektörlerinde geniş fırsatlara sahip bir ülke. Sivil toplumun, akademinin ve tüm toplumsal kesimlerin katkısıyla bu potansiyelleri daha güçlü bir şekilde harekete geçireceğiz. Türk yüzyılı dediğimiz Cumhuriyetimizin 2. yüzyılını güçlü bir şekilde inşa edeceğiz. “Bu orta vadeli program Türkiye yüzyılının ilk orta vadeli programıdır” dedi. – RİZE

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu